Cumartesi, Temmuz 01, 2006
Alı Sokullu dan Kıvılcım hanım anısı
Rahmetli Kıvılcım Özkök vermek istediği "ben güçlüyüm, kuvvetliyim,
sınıfa hakimim" imajın yanında espiri anlayışı da yerinde idi...

Benim de Kıvılcım hanımla ilgili bir hatıram Orta-II 'ye uzanır...

Daha henüz karışık tedrisat başlamamış, sınıf bir sürü haşarı oğlanla
dolu, yıl 1962 arka sıralarda Nur Germen, yanında Aküzüm, hemen
arkasında Sinan Suverir, Hakkı Yenal... Şişko Ersan var mıydı
hatırlamıyorum...

Ben senenin birinci karneye kadar süresince sınıfın gerisinde oturur,
genel gırgırdan nasibimi alarak keyif çatardım ama ikinci yarıda imaj
tazelemek için(bazı ispiyoncu arkadaşlar buna yağcılık diyor ama ben
çağdaş görüşü tercih ediyorum) en ön sırada yer alır, hocayı dikkatle
dinliyor gibi görünerek hayallere dalardım...

Sene başından beri değişen(hocalar yılarak kaçarlardı)iki ingilizce
hocasından sonra rahmetli, kocaman cüssesi ile sınıfa paldır küldür
dalmış, "...right, I know that I'm your third English teacher but
I'll be the last one" demişti...
Biz önce biraz şaşkınlıkla, yaw bu ne cüret filan diye ahkam kesmiş
ve Kıvılcım tahtaya adını yazmak için arkasını döndüğünde
kıkırdamıştık...
Hemen şimşek gibi dönerek, elindeki tebeşiri sınıfın arka tarafında
gülenlere fırlatmış ve "enough" diye bağırmıştı...

Kitapları açıp biraz ders işlemeye çalışırken oluşan
münasebetsizliklere gene "enough" salvoları ile cevap verice, ben
hemen kürsünün önünde olmama rağmen sakin bir tavırla yanımdaki
arkadaşa eğilip, ders boyunca kaç adet "enough" diyeceği hakkında
iddaya girmiştim...

Daha sonra bir kağıt çıkarıp üzerne dolma kalemimi koymuş ve
kollarımı kavuşturup dikkatli bir tavırla dersi dinlemeye koyulmuştum.

Kıvılcım hocanın her "enough" deyişinde, ciddiyetimden hiç bir şey
kaybetmeden öne uzanıp dolma kalemi açıyor, kağıda bir çentik
attıktan sonra tekrar kalemi kapayıp geriye yaslanarak ders dinlemeye
devam ediyordum...

Sınıfın gerisi, hemen bir gariplik olduğunu sezerek ne olduğunu
soruşturmuş ve fıkırdamaya başlamıştı...

Hoca ne olduğunu anlamıyor ama her gülüşme ve enough-laşma sonrası
benim pür-dikkat çentik atmak için pozisyon değişmemi izliyordu...

Neden sonra olayı kavrayarak bana "are you counting my enoughs" diye
sormuş ve çok saygılı bir ses ve yüz ifademle benden aldığı "yes
M'aam" cevabımın üzerine, sınıftan bu sefer UHHUHUAAHHHUUUHUU diye
gülüşmeler başlamıştı...

Bu durumu inanılmaz bir "E N O U G H" ile bastırmış ve bana doğru
dönerek " ...allright, write down another one" diyerek hem
hayranlığımı hem de saygımı kazanmıştı...

Nur içinde yatsın.
 
posted by Turkish Digest at 07:54 | Permalink |


0 Comments: